Ah nerede o eski ramazanlar… Çoğumuzun hafızasına kazınan cümbür cemaat heyecan la  beklediğimiz  gelmek bilmeyen iftar saati. On beş on altı saat açlıktan sonra  yorgun düşen bedenler,  sonbaharda düşen yaprak gibi sararır ve  sabrın en güzel örneğini  sergiler oruçlu bedenler. Oruç bedenin arınma ve dinlenme ayıdır.

Sahur da ışığı yanan evlerin sayılamayacak kadar çokluğuna ne demeli?

Gece sokaklarda maniler söyleyerek,  dolaşan sahur vakti habercileri olan davulcular Osmanlı zamanından günümüze kadar bu geleneği sürdürmüş fakat İçinde bulunduğumuz çağda  bu gelenek tarihe karışmıştır. Arifeden tüm hazırlıklar tamamlanıp  tatlılar yapılır, çikolata , şekerler alınır ve heyecanla bayram sabahı beklenir.

Annelerimiz  bir yandan evin erkeklerinin bayram namazından gelmesini beklerken kahvaltılar hazırlar bir yandan da evi süpürmemizi isterdi. Kahvaltı neşe içinde hep birlikte yapılır ve  herkes  birbiri ile kucaklaşıp bayramlaşılırdı. Bir daha ki  ramazana çıkmak dileği ile  yapılan kahvaltıların tadı hala damaklarda.

Çocukluğun da ilk bayramlığını  hatırlamayan yoktur. O kadar kıymetlidir ki bir çocuk için bayramlık bir çoğumuz bayramlığımızı yastığımızın altında saklayarak sabahın olmasını beklemişizdir.

Yokluk içinde fakat mutluluk la  geçen o günleri  özlemle yad etmemek mümkün mü? İnsanlarda geniş aile kavramı vardı eskiden evinde yaşlısı  olanın evi hiç boş kalmaz, tüm sülale orada toplanır, büyükleri ziyaret etmek için herkes seferberlik ilan etmiştir sanki . Ayağımıza taş değmesin diye geçtiğimiz yoldan taşları toplayan yaşlılarımızın  ve çocukların  günüdür arifeden sonrası.

Bayram uzaklar da kalan  bir çocukluğun  hüznüyle , yüzümüz de mutlu bir gülümsemenin hatırlanmasıdır. Küs olanların  barıştığı güne verilen addır. Aramızda ki anlaşmazlıkları unutup bayram nedeniyle kucaklaşmak  bayramın manevi yönünü yaşamamıza neden olacaktır. Ayrıca ihtiyacı olana yardım etmek  için  bayramlar en uygun zamandır. Yaşlıların gönlünü almak, komşularımızla  berber olmak ,yakınlarımızla görüşmek özellikle ayrı bir anlam ifade etmektedir. İnsanlar daha hoş görülü ve  affedici olurlar, kalpler  kuş kanadı gibi hafifler.

Eski bayramlar günümüzdeki bayramlardan çok farklı idi. Teknoloji bu kadar ilerlememiş, televizyon , bilgisayar , cep telefonu vs yoktu. Aileler akrabalar uzaktaki yakınlar bir araya gelir ve eğlenceler düzenledir di.  Günümüz çocukları için bu anlatılanlar maalesef bir masal gibi oldu.

Çocuklar için bayram denince  harçlık ,yeni eşyalar, lunapark ve eğlence yerlerince doyasıya  eğlenmek anlamına gelirdi. Şimdi ki zamanda çocukların istekleri her zaman alındığı için bayramlıklarda eski anlamını yitirdi. Evet artık hepimizin  söylediği  bilinen bir cümle  var. ‘’ Bayramların eski tadı yok’’

Dünün çocukları  bu günün yetişkinleri olarak bizlerde bunu düşünüyoruz ve söylüyoruz. Demek ki bu kural  değişen dünya da her kuşak için aynı.

Şimdiki zaman da  bayram demek bol bol alışveriş, bol mutsuzluk demektir. Eskiden küçük hediyelerle mutlu olan insanlar artık hep daha fazlası daha iyisi ve son modelini istemekte ve buna bağlı oluşan doyumsuzluk ve mutsuzluk yaşamaktadır.

Daha fazla tüketerek daha mutlu olacağımızı sanır hale geldik. Oysa elimizdekinin değerini bilip, sahip olduklarımızla yetinmeği öğrendiğimizde her şey ne kadar da güzel olacak.

Tüm dünyada insanlar birer aile sıcaklığında yaşayıp giderken, aniden bu birliktelik çöktü.  Bu bayram ilk defa yalnızlık salgını tüm dünyayı kasıp kavuracak.

Jean Jacgues Rausegu ‘’en büyük korkum yalnızlık ‘’diyor. Bütün bu şartlara inat bu bayramda birbirimizi  yalnız bırakmadığımızı hissettirelim  hiçbir şey için geç değil.

Ne güzeldir

Ramazanda yorgun düşen

Bedenlere  su serpmek,

Bir aylık sabrın sonunda

Selamete ermek,

Küçük büyük hep birlikte

 Bir araya gelmek,

Ölmüşleri hatırlayıp büyüklerin

kıymetini  bilmek,

Hep birlikte el ele

Paylaşmanın tadına ermek,

Ne güzeldir Ramazandan sonra

Bayrama erişmek.