Yıllardır süren memuriyet görevinden emekli olduktan sonra ben de siyasetin içinde yer almayı ve zamanı gelince aday da olacağımı düşlerdim.

Bir sevda idi bu benimkisi...

2004 yılında emekli oldum. Ama, siyasetin içinde olmak çok zormuş. Hayalimi gerçekleştirmek istedim. Ama siyaset benim yapıma uymadı. Başaramadım, beceremedim…

Yine de içimde bir ukte kaldı. Bir kere de olsa denemeliydim.

Geçtiğimiz mahalli seçimlerinde aday olmak istedim. Çok istedim... Sonunda BBP Salihli Belediye Meclisi Üyesi adayı oldum. Genel merkez sadece bir “Olabilirsin” yazısı gönderdi. Sonrası yok! Kendi arabamı süsledim. Salihli’de tek başıma zorlu bir seçim süreci yaşadım. Partinin genel merkezinden bir yetkili ne seçim süresinde ne de seçim sonunda “Ne yaptın” diye sormadı. Yine de partinin Türkiye geneli oy yüzdesi kadar oy aldım.

Bu benim için önemli bir tecrübe idi.

Şimdi de aday olmak isterim.

Ama emekli bir öğretmen olarak seçim sürecinde masrafları karşılayacak kadar param yok!

Bu ülkeye otuz yıl dağ taş demeden hizmet ettim.

Benim de hakkım olduğunu sanıyorum.

Ama olmuyor!

Aday olamıyorum...

*

Sonra aday olmak istesem başta annem olmak üzere ailemin tamamı, arkadaşlarım, sevdiklerim de bu isteğime şiddetle karşı...

“Sakın ha! Bu stresli ortamın içine girme, sen yapamazsın!” diyorlar.

Ama benim bu ülkeye olan sevdam, hizmet aşkım bitmedi!

“Neden?” diye soramıyorum bile...

Öylesine kirlendi ki siyaset yapısı; bu ülkeye hizmet edebilecek bir çok değer hep kenarda duruyor, uzaktan seyrediyor.

“Balkondan seyretmek” benim içime sinmiyor.

Bu ilgisizlik nedeniyle benim vebalim var mı?

Bilemiyorum.

Zaten, istediğim adaya da oy veremiyorum.

Güçlü ve iyi reklam yapan adaylardan birini seçmem gerekiyor.

Seçtiğim partinin adaylarının hiç önemi yok!

Adaya değil, partiye oy vermek geleneğimiz oldu.

*

Hatta ‘diğer’ diye ayrıştırdığımız bir partinin bir yetkilisi güzel ve doğru bir şey söylerse; benim onu alkışlamam bile yasak!

Doğruya doğru diyemiyorum.

Dersem ne olur?

Kesin ihraç şartı ile disiplin kurulu...

Aynı şekilde kendi partimin yaptığı bir yanlışı da söyleyemiyorum.

Yanlış, her zaman her yerde yanlıştır.

Ama bu siyaset sözlüğünden kaldırılmış.

Bu şekildeki siyaset bana göre değil!

Belki de bunun için siyasette yer bulamadım. 

*

31 martta seçim var.

Adaylar sahalarda… Seçimlerden önce sokakta dahi göremediğimiz adaylar şimdi evlerimize, işyerlerimize, kahvelerimize gelip vaatlerde bulunuyorlar.

“En iyisini ben yapacağım” diyorlar.

Siyasiler bizim önümüze sevgi diliyle, yan yana ve hoşgörü ortamında çıkabilseler ne güzel olur değil mi?

Geleceğimize, gençliğimize örnek olurlar o zaman…

Seçileni alkışlayıp, kaybedeni teselli ederek bu ülke, bu şehir için çalışsalar ne güzel olur değil mi?

“Bu bir demokrasi yarışı” deyip seçim sonrası hizmet yarışına girseler ne güzel olur değil mi?

Bu ülkenin daha güçlü olmaya hakkı var.

Kavga ve didişme ile geçirecek zamanımız yok!

1 Nisan  sabahı iktidarı ile muhalefeti ile el ele, kavgasız ve hoşgörü içinde Salihli’mize hizmet yarışına girmek dileğiyle...