“Dolayısıyla iktidar bloğu Anayasa Mahkemesini adeta bir “devlet düşmanı kurum”a dönüştürme ve sonunda ya iktidara “uygun” bir mahkemeye çevirmek ya da tamamen kapatmak istemektedir. Böylece yargıda en yüksek karar verici makam da iktidar için artık bir sorun teşkil etmeyecektir.”

Daha önce köşeme Anayasa Mahkemesince, Milletvekili Av. Can ATALAY hakkında seçme ve seçilme hakkının ihlali kararı verildiğini yazmıştım. Yargıtay da ülkemizin hukuk tarihinde ilk defa görülecek şekilde “Anayasa Mahkemesinin Kararının Uyulmamasına” şeklinde karar vermişti. Böylece, milletvekili seçilmesine rağmen Gezi Davasında yargılanan Can ATALAY serbest kalmamıştı.

Bir başka deyişle Yargıtay, Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamamıştı. Elbette bu durum hukuk kamuoyunda Yargıtay’ın yetkisini aşarak en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi kararını uygulamadığı ve bu kararın Can ATALAY’ın politik konumu ile alındığı tartışılmıştı.

Üstelik Yargıtay karara sadece uymakla kalmadı, kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusu yapmıştı.

Hukukumuzda görülmemiş şekilde iki yüksek mahkeme adeta savaşa girmişti.

Bu savaşın devamında; 26.12.2023 tarihinde Anayasa Mahkemesi Can ATALAY için ikinci ihlal kararı verdi. Bu kararına ilişkin de basın açıklaması yaptı.[1]

Açıklamada Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesinin kararlarının Anayasaya ya da yasaya uygun olup olmadığını denetleme yetkisinin olmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu yetkisinin Anayasa gereğince sadece Anayasa Mahkemesinde olduğunun altı çizilmiştir.

Aynı şekilde Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların uygulanmamasının, bir yasal hak olan bireysel başvuru hakkını anlamsız hale getireceği de belirtilmiştir.

Kararın ve basın açıklamasının tam metnine dipnotta sunduğum bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Mahkemelerin bu şekilde savaşması vatandaşı nasıl etkiliyor?

İki mahkemenin bu şekilde tabir-i caizse birbirine girmesinin sadece Can ATALAY’ın konumu ile ya da sadece hukuki tartışmayla ilgisi yok. Bu yapılan bence, aslında son dönemlerde ilerici kararlar veren Anayasa Mahkemesinin itibarını düşürme, onu tartışmaya açma çalışması. Nitekim MHP lideri Devlet Bahçeli uzun süredir Anayasa Mahkemesinin kapatılması gerektiğini söylüyordu. Birkaç gün önceki açıklamasında da AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı kastederek “Senin ipin kimin elinde Zühtü?” diye bir çıkış yaptı.

Dolayısıyla iktidar bloğu Anayasa Mahkemesini adeta bir “devlet düşmanı kurum”a dönüştürme ve sonunda ya iktidara “uygun” bir mahkemeye çevirmek ya da tamamen kapatmak istemektedir. Böylece yargıda en yüksek karar verici makam da iktidar için artık bir sorun teşkil etmeyecektir.

Bu elbette vatandaşlarımız için büyük bir hukuki güvencesizlik oluşturacaktır. Mahkemelerce verilen kararların anayasal denetimi konusunda başvurulabilecek bir mahkeme kalmayacaktır.

Bu nedenle hukukun politik yönü hiçbir zaman göz ardı edilmemeli, hukuk alanında da hukukun üstünlüğü için bir bütün halinde mücadele edilmelidir.

Saygılarımla.

Yıldıray ÇIVGIN


[1] https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/bireysel-basvuru-basin-duyurulari/anayasa-mahkemesinin-ihlal-kararinin-uygulanmamasi-nedeniyle-bireysel-basvuru-hakkinin-ihlal-edilmesi/