Salihli’de kurulan Kuvayı Milliye, daha sonraki ismiyle Kuvayı Seyyare birlikleri ihtiyaç duyulan yerlere kaydırıldığından ve Özellikle Çerkez Ethem’in ayaklanmaları önlemedeki başarısı ile ün yapmış birliği Anadolu içlerine yöneldiğinden Salihli savunmasını zayıf bırakmıştı.

22 Mart 1920 günü yapılan bir Yunan hücumu zor koşullarda geri püskürtülmüştü. Sart ve civar köylerde Yunanlıların yaptığı zulüm ve işkenceyi duyan Salihli halkı cephenin zayıf durumunu da bildiği için iç kesimlere, öncelikle Alaşehir ve ardından Uşak’a doğru göç etmeye başlamıştı.

Şöhretini duydukları Kuvayı Seyyare birliklerinin Yozgat’a Çapanoğlu ayaklanması için gidişini fırsat bilen Yunan Birlikleri, 13. Piyade tümeni ile Sart’tan saldırıya başladı.

Milli taburun 68. alayının 1. taburu Allahdiyen’nin kuzey doğusunda, Bozdağ’lı İsmail Efe ve adamları Allahdiyen civarında tepelerde savunma hattına girmişti. Saat 14.00 sularında Çaltılı- Caferbey ve Çamurhamamı- Gökköy civarında düşman durduruldu. Ancak silah ve asker sayısındaki üstünlük ağır basıyordu. Düşman karşısında daha fazla direnemeyen Milli Kuvvetler akşam karanlığından faydalanarak Salihli’nin doğusuna çekildi.

24 Haziran sabahı bir yıldan uzun bir süre Yunan birliklerine göğsünü siper ederek direnen Anadolu’nun batı ucundaki ilk cephelerinden biri olan Salihli cephesi artık Düşman çizmeleri tarafından çiğneniyordu.

Bu bir yıllık süre içinde, cephedeki askerinden bindikleri atların yemlerine kadar tüm giderleri sessizce ve kimseden buyruk almadan ilçe halkı tarafından karşılanmıştı. Ama asıl faydaları Yunan ordusunu burada tutarak iç kesimlerin gerekli hazırlık ve önlemleri almalarını sağlamak olmuştu.

Artık Salihli binalarında Türk bayrağı sallanmamaktadır. Sadece cuma günleri (Resmî tatil günü), şimdiki Karaman İş Merkezinin olduğu yerdeki Hükümet binasına, hukuken var sayılan egemenliğini yitirmiş Osmanlının hatırına (!) Türk bayrağı asılmaktadır. Hemen bitişiğindeki, şimdiki Ziraat bankasının olduğu yerde Askerlik binası da aynı şekildedir.

Bugünkü Sevgi yolundan, İstasyona doğru ilerlediğimizde yolun sol tarafında bulunan, Yeni Caminin batısında yer alan ilkokulun balkonunda Yunan bayrağı dalgalanmaktadır. Bu ilkokulun tam yeri bu günkü banka binası ile Uğursoy Pasajını içine alan yerde, Sevgiyolu yönündeki duvarlarında demir parmaklıklar bulunan, buradan içeriye girişte sol tarafınızda bir şadırvan ve karşınızda sırtını Turan caddesine dayamış bir binaydı.

Az ileride caddenin sağında Foto Teknik’in bulunduğu sokağın sol köşesindeki evde (Şakir Arıkan’a aitti), Yunan Tümen komutanı oturmaktadır ve evde Yunan bayrağı dalgalanmaktadır.   Bu günkü Merkez Polis karakolu binası, bir bakıma Kaymakamlık yapmakta olan sivil Yunan amirinin evidir ve binada yine Yunan bayrağı sallanmaktadır. Caddenin sonunda ve sağ tarafta bir Türk hanı vardır, asker- sivil tüm Türkler, işgal süresince Yunanlılar tarafından bu binada sorgulanmaktadır. İçeriye girerken görülenlerin birçoğu dışarıya çıkamamıştır. Yıllar sonra yapılan bir inşaat sırasında, anılan yerde pek çok insan iskeleti ortaya çıkmıştır.

Bugün koruma altına alınan Himaye-i Etfal (Çocuk Esirgeme Kurumu) binası Atanaş isimli bir Rum’ un gazinosudur. Hemen karşısındaki meydan çınar ağaçları altındaki havuzlu bahçedir ve ağaç aralarında Yunan bayrakları asılıdır.

                                                                 Senegali Askerler

İstasyon Binasına gelince; orada ise Fransız bayrakları asılmaktadır. Bir Fransız sömürgesi olan Senegal’den gelmiş, zenci, Müslüman Fransız askerleri, istasyonun güvenliğini sağlamak amacıyla burada bulunuyorlardı.  Binanın batı tarafındaki çay bahçesinin bulunduğu yerde ve çadırlarda yatıp kalkıyorlardı.

Her sabah bir Yunan Boru ve Trampet takımı istasyondan başlayıp, her iki tarafındaki arklardan sular akan, çınar ağaçları ile gölgelenmiş Mithatpaşa caddesini boydan boya geçerek, Hükümet binası önüne gelir ve orada boruların ötüşü ile bayraklarını binaya çekerlerdi. Bu tören bir çeşit sıkıyönetim uygulamasıdır.  Sabahları yapıldığında herkesin işbaşı yapma zamanını, akşam yapılanı ise artık Türklerin evlerinden çıkmamasının bir işareti olarak algılanırdı.  Bu süreç Salihli’nin kurtuluş günü olan 5 Eylül 1922 tarihine kadar devam edecektir.

                Mustafa Uçar