Güney Amerika’nın yüksek dağlarından süzülüp gelen akarsu denize ulaşmaya çalışıyordu. Sağ yanına ‘’Güzel havalar’’ anlamına gelen Buenos Airesi aldı. Yoluna devam etti sol yanında’’ Görünen Tepe’’ anlamına gelen Montevideo’ya hayat verdi. Dünyanın en büyük haliç’ini oluşturarak Okyanusun atlas mavisine ulaştı.

Nehrin tatlı sularıyla okyanusunun tuzlu suları birbiriyle kucaklaştıkça muhteşem varlık güneş’in hünerli yüzünden nehre ulaşan ışınlar  kırılıp  içinde sakladığı turuncudan  ,kırmızıya, yeşilden mora kadar uzanan tüm renklerini gün boyunca yansıtıyordu.. Yerli halk buraya ‘’Boyalı nehir’’ adını vermişti.  Kimileri de ‘’Boyalı kuşlar nehri’’ anlamına gelen Uruguay demişlerdi.

                    Neden Uruguay diyebilirsiniz. Küçük bir ülke ne var ki tüm dünyanın ve siyasetçilerinin, yöneticilerinin  ders alması gereken öyle güzel uygulamaları var ki kaleme almaya değer gördüm. Jose Mujika eski bir gerilla. Uzun süren tutukluluklar ve en önemlisi yürüdüğü yolla ilgili kendini sorgulaması çok kıymetliydi. ’’Mağlubiyetler zaferlerden daha öğreticidir ‘’demişti. İnandığı davasını yasal yollardan yürütmeye karar verdi.

                    Yapılan seçimleri katıldığı ittifak kazandı. Tarım Bakanı olarak hükümette görev aldı. Tarım alanlarını genişletmekle işe başladı. Buğday, pirinç, arpa, yulaf  üretimi her yıl hızla arttı. Canlı hayvan sayısını ülke nüfusunun üç katı  kırk beş milyona çıkardı. Kişi başına on üç besi hayvanı düştü. Süt üretimini beş katına çıkardı. Seksen iki milyonluk  ülkemizde on sekiz milyon , dört milyonluk Uruguay’da on altı milyon inek bulunuyor.

                    Jose  Mujika 2010 yılında yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı oldu. Halkı O’nu çok ıyı tanıyordu. Seçim çalışmalarını şehir dışındaki basit evinden yürüttü. Burada bir ayağı olmayan Manuel isimli köpeği, sabahları öten horozları ve tavuklarıyla birlikte yaşıyordu. Sebzeleri, asmaları, meyve ağaçları arasında eski gerilla olan eşiyle birlikte  çok mutluydu. Basit  bir hayat. Bu hayatı çok önceleri düşünmüştü.  Düşündüğü gibi yaşayarak, yaşadığı gibi düşünmeyi istedi. İnsanların hayatını değiştirmek ve iyileştirmek  istiyordu. İlerleme mücadelesinin  hiçbir zaman bitmemesini istedi.

                    Uruguay halkı  J.Mujika’yı  başkan seçti. Başkanlık görevini yaşadığı evinden yürüttü. Başkanlık sarayına yerleşmedi oraya  evsizleri yerleştirdi. Korumaları yoktu. Makam araçları yoktu.  Eski  1987 model Woswos aracıyla işine gidip geldi. Yakıtını kendi cebinden ödedi. Sekiz bin Euro olan maaşının yedi bin beş yüzünü öğrencilere burs olarak verdi. Hasta olduğunda hastaneye gitti sıraya girdi. Tedavi gördü.  Verilen ilaçların parasını ödedi. Okula başlayan her öğrenciye bir bilgisayar verdi. Giysileri için devletten ödenek almadı. Özel uçakları olmadı, olanlara binmedi. Siyaset para biriktirmek için  değil halk için yapılmalı. Güç insanları değiştirmez, sadece gerçek kimliklerini ortaya çıkarır. Demişti.

                    Basına sınırsız özgürlük tanıdı. Bu konuda o dönemde Uruguay en gelişmiş yirmi ülke arasında yer almıştı. Tarım ve hayvancılık zirveye ulaştı. Ülkemiz dahil bir çok ülke Uruguay’dan canlı hayvan ithal etti. Üniversite, lise, İlkokul eğitimi herkese ücretsizdi. Ülkede okuma yazma oranı % 96 ya ulaştı. Tüketmekten çok yatırım yaparak, istihdam sağlayarak büyümeyi tercih etti.

Ülkemizi ziyaret etti. Soma’da hayatını kaybeden ve tüm madenciler için bir dünya günü olmasını önerdi. İstiklal caddesinde cumartesi anneleri yanında saf tuttu. Yurttaşları nasıl yaşıyorsa öyle yaşamayı tercih etti. Görevi sona erdiğinde bir daha aday olmadı koltuğa yapışmam dedi. Emekli oldu. Bize ve bir çok  ülkeye  bir Mujika gerekli galiba ne dersiniz ?