Ülkemiz,  Cumhuriyetin temel ilkesinin laiklik olması gerektiğini belirten ilk Avrupa ülkesidir. Laikliği yasal olarak ta kabul etmiş  olan ikinci Avrupa ülkesidir. Laikliğin üç temel ilkesi şöyledir. Vicdan özgürlüğü, inanç özgürlüğü,  yani insanların bir dine inanmak ve inanmamakta özgür olmaları. En önemlisi de kadın erkek eşitliğidir.  Kadınlarda her alanda eşit haklara sahip olan yurttaşlardır.

Dünya emekçi kadınlar günü yaklaşırken dünyada ve ülkemizde kadın hakları üzerine bol bol nutuklar dinleyeceğiz. Bu yazıda ülkemiz kadınlarının ne kadar eşit haklara sahip olduklarını anlatırken  neler yaşadıklarını anlatmaya çalışacağım. Ülkemizde sevginin, aşkın ve  insani duyguların yeri , değeri anlamı ne kadar önemli acaba ?  Bunlar alınıp satılan şeyledir. Ayrı ayrı fiyatları vardır. Neden böyle çünkü ülkemizdeki en  önemli durum para ve iktidar sahibi olmaktır. Bu durumdan en çok etkilenen, acı çeken, gözyaşı döken, işkence gören, canını veren ise kadınlarımızdır.

Erdal Atabek  bir yazısında ‘’ Para için yaşıyoruz, para için eğitim alıyoruz, para için meslek ediniyoruz, para için çalışıyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz, para için savaşıyoruz. Hayatımızdan sevgiyi kovduk, yerine üstün olmayı, iktidar olmayı koyduk. Nefreti içimize çağırdık. Nefretle dövüşüyoruz, nefretle  öldürüyoruz , öldürülüyoruz. ‘’diyor. Sevmeyi, sevgiyi, insan olmayı, saygıyı, anlamayı, değer vermeyi ,insanlığı  bir türlü öğrenemiyoruz. Sevgisiz bir dünyada yaşıyoruz.  Sevgisiz bir dünyanın yüreğimiz için bir anlamı olabilir mi ? Sevgisiz bir dünya ışıksız bir fenere benzer.

İnsanı etkileyen en büyük duygu aşktır. Sınırsız bir mutluluk verdiği kadar, sınırsız acılarda verebilir. Bu durumu en çok yaşayanlar ülkemizin kadınlarıdır. Bir günde sekiz kadınımızın öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Kadına şiddet uygulayan ülkeler sıralamasında dünya da  birinci sıradayız. OECD ülkeleri arasında yine birinci sıradayız.

Sezen Ünlü on yedi yaşındaydı beş aylık hamileydi. Aldığı bıçak darbeleriyle yere yığıldı. Dini nikahla evlendiği eşi, bir  bahar  dalı gibi kopardı  bu  hayattan Sezen’i.  Sezen o  sırada  ‘’Bir daha   bu yolları aynı hevesle yürür müyüm.  Kim bilir  ne bekliyor, kalır mıyım   ölür müyüm. Ne malum bir daha dünya gözüyle görür müyüm’’ şarkısını dinliyordu.

‘’Varmadan sekizine  ergin oldu Ünzile. Hem çocuk hem de kadın, on iki sinde  ana bir gül gibi al ve narin. Bir su gibi saydam ve sakin. Susar kadın Ünzile. Yağmuru kim döküyor Ünzile kaç koyun ediyor ? ’’ Çocuk yaştaki Ünzile’nin yaşadıkları bir şarkıyla böyle anlatılıyor.

Yirmi bir yaşındaki Ceylan evden kaçıyor. Aile meclisi toplanıp öldürülmesine karar veriyor. Amcası (!)bir odada diz çöktürüp kafasına üç  kurşun sıkarak öldürüyor. Kadın sığınma evin de barınan Şefika Etik  ellinde çiçeklerle gelen kocasına inanmıştı. Arkadaşları gitme seni öldürür demişlerdi. Ama inanmadı. Kocası çiçeklerle kandırdı  ve bıçak darbeleriyle eşini öldürdü.

Gülşah Sercan barışmak istemediği kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü.  O sırada koltukta oğlu uyuyordu. Diyarbakır da Arzu Kahraman  tuvalete kilitlenerek ölüme terk edildi. Rezidanslardan düşerek (!) öldürülen, yüksek binalardan kendini boşluğa bırakan kızlarımız, kadınlarımız. Kendini asan, uçurumlardan atlayan kızlarımız kadınlarımız. Henüz hayatı anlamadan, hayatın tadına varamadan,  bu dünyadan gönderiliyorlar. Kimi kadınlarımız ve kızlarımızda acılara , tacizlere rağmen  küskün ve mutsuz halde hayata  devam etmeye  çalışıyorlar. Kadınlarımızın ,kızlarımızın neler yaşadıklarını anlatmak bu satırlara sığmaz. Nereden başlayalım derseniz Anayasamızda yazılı laiklik anlayışı geçerli hale getirilmeli. Çocuklarımızın insanlık yolunda yürümelerini sağlamak için anne ve babalara , öğretmenlerimize büyük görevler düşüyor. İnsanın anavatanı çocukluklarıdır derler. İyi anne babalar, iyi öğretmenler iyi insan yetiştirmek için seferber olmalı. İdeolojilerin ve  inançların iyi insan yetiştiremediğimiz sürece hiçbir anlamı yoktur.

Önce insan, önce iyi insan ,iyi yurttaş ,iyi vatandaş. Kadınlarımıza en derin saygılarımla.